728x90

Feynman Tekniği ile Etkili Öğrenme

 

feynman teknigi

FEYNMAN TEKNİĞİ İLE ETKİLİ ÖĞRENME

Richard Feynman, yalnız geçen yüzyılın değil, tüm zamanların en etkileyici ve bilinen fizikçilerinden birisidir. Bazı diğer dehalar gibi o da geç yaşta konuşmaya başlamıştır. (İlk kelimesini 3 yaşında söylemiştir.)

Tartışmasız bir deha olan ve sayısızca akademik başarıya ulaşan Feynman’ın öğrenme arzusu asla azalmamıştır. Göstermiş olduğu başarılar sadece fizik alanında değil; olağanüstü merak ve şüpheciliği, kendi alanı dışındaki alanlara da yönelmesine neden olmuştur. Örneğin kara kalem çalışmaları ve bongo çalması örnek verilebilir. Doyumsuz merakının teşvik ettiği çalışmalar, bilgi ve beceri haznesini geliştirmiş, “yeni keşifler yapma zevki” yaşamının temel dayanağı haline gelmiştir.

Feynman’ın öğrenmeye karşı olan yaklaşımı dört temel aşamadan meydana gelir. Bu teknik sadece öğrenmeyle sınırlı kalmayıp öğrenilen bilgiyi de korumayı hedef almıştır.

1. Adım: Bir Konu Seç ve Onun Üzerinde Çalışmaya Başla

Feynman tekniği Bir konu üzerinde çalışma başladıysanız öncelikli olarak öğrenmek istediğiniz konuyu seçin ve bu konuyla ilgili bildiğiniz tüm bilgileri bir kağıda yazın. Bunu yapmanız akılda kalıcıgı artırmak ardından konuyu irdelemeye (incelemeye) başlayın.

Sürekli olarak hatırlayabildiğiniz bilgileri not etmeye devam edin, yeni bilgiler elde ettikçe gelişecek ve farklı bakış açıları kazanacaksınız. Bu sayede öğrenmiş olduğunuz bilgileri daha hızlı bir şekilde artırmış olacaksınız.

2. Adım: Öğretirmiş Gibi Yap

Bu aşamada üzerinde çalıştığınız ve not aldığınız konuyu, o konu hakkında hiçbir bilgisi olmayan birine öğretir gibi anlatmaya başlayın. Tıpkı iyi bir öğretmen gibi mümkün olduğunca basit terimler ve anlaşılması kolay kelimeler seçmeye özen gösterin.

Feynman, karmaşık bilgileri en aza indirgeyerek (birinci sınıf öğrencisinin anlayabileceği düzeyde) açıklamanın, konunun incelikleri arasındaki bağlantıların anlaşılmasını sağlayacağından çok önemli bir pratik imkanı olduğunu söyler. Bu adım harcanacak zihinsel enerjiyi azaltmakla kalmaz aynı zamanda konunun normalden daha iyi kavranılmasını sağlar.

Feynman’a göre, basit bir dille ifade etme yeterliliği onursal bir mesele olarak değerlendirilmelidir. Çünkü ona göre eğer üzerinde çalışılan konu, o konu hakkında hiçbir şey bilmeyen birinin seviyesine indirgenemiyorsa demek ki gerçek anlamda anlaşılmamıştır.

Kısaca bu aşamada öğrenilen bilginin en ince ayrıntısına kadar bilmiş olmakla birlikte bu bağlamları en basit ve anlaşılır bir dille karşı tarafa anlatma yeteneğinin elde edilmesi sağlanır.

Bu hipotezi Einstein de şu sözleriyle desteklemiştir: “Basit bir şekilde açıklayamıyorsanız, iyi anlamamışsınız demektir.” demiştir.

3. Adım: Yeniden Gözden Geçir

Açıklamalarınızı yaparken takıldığınız yerler olduğunda endişelenmeyin, bu öğrenmeye başladığınızı ve doğru yolda olduğunuzu gösterir. Düzeltme öğrenme sürecinin en önemli öğesidir. Eğer halen anlamakta güçlük çekiyorsanız soruna başka bir açıdan yaklaşmaya çalışın. Konu ile ilgili zayıf olan yönleri ve boşlukları belirledikten sonra ise bu eksiklikleri giderin. Bunu her yaptığınız zaman 2. Adım’a yeniden dönerek konuyu basitleştirerek tekrar etmeyi elden bırakmayın.

4. Adım: Basitleştir ve Analojiler Kullan

Kullandığınız dilin kendinize ait ve özgün olmasında yarar vardır. Bilimsel terimler kullanmak havalı gözükebilir ama başlangıç aşamasında motivasyon düşürücüdür. Bunun yerine daha kolay kavramlarla ilerleyin ve benzerliklerden yararlanın. Örneğin Platon, öğrencilerine derin felsefi kuramları benzerlikler kullanarak yani basitleştirerek açıklardı. Çünkü zihinsel yeteneğimiz, soyut kavramları sembolizm(somutlaştırma) ile anlamaya yatkındır. (Dil yeteneğimizin gelişmişlik derecesi, kavramları sembolizm kullanarak algıladığımızın bir ispatıdır.) Karşıtlıklar arasındaki gizli bağları bu sayede anlarız. Dahilerin diğerlerinde ayırıcı özelliği de budur. Onlar doğal eğilimlerini çok etkin bir şekilde kullanırlar.

feynman teknigi

Örneğin Platon kuramını anlatmak için geliştirmiş olduğu mağara analojisi şöyledir: İnsan sırtı mağaranın girişine, yüzü de duvara dönük bir halde oturmaktadır.

Dışarıda dünyadan sınırlı sayıda nesnenin veya varlığın gölgesi bu mağara duvarına yansımakta ve insan bu gölgelere bakarak gerçekliği ve doğruyu algılamaya çalışmaktadır. Yani duyularımızla algılamış olduklarımız gerçek değil, gerçeğin gölgesidir. Platon’un binlerce yıldır geniş kitleleri derinden etkileyen detaylı ve karmaşık kuramının temeli işte bu basite indirgenmiş fikre dayanmaktadır. Bu analojiyi ilk defa okuyan birisi, Platon’un felsefi kuramının temelini kavramış olur ve kolay kolay unutmaz.

 

Yorum Gönder

0 Yorumlar